Cumhur İttifakı’nın durduk yere tartışma konusu edilmesi tam bir siyasi tuzak. Öyle veya böyle bu tartışmanın bir tarafı olmak bile fitneye odun taşımaktan farksız. 15 Temmuz ruhuyla çatısı çatılmış bir iman ve gönül ittifakını siyasi çıkarların kurbanı kılmak affedilemez bir hata olur. Birileri belli ki MHP’yi AK Parti’den AK Parti’yi MHP’den kopartmak istiyor. Bu dış tezgâhın içeride siyasi figüranları yok değil. Yanı sıra gazeteci görünümlü kimi kullanışlı aparatların da bu amaca hizmet için
Cumhur İttifakı’nın durduk yere tartışma konusu edilmesi tam bir siyasi tuzak.
Öyle veya böyle bu tartışmanın bir tarafı olmak bile fitneye odun taşımaktan farksız.
15 Temmuz ruhuyla çatısı çatılmış bir iman ve gönül ittifakını siyasi çıkarların kurbanı kılmak affedilemez bir hata olur.
Birileri belli ki MHP’yi AK Parti’den AK Parti’yi MHP’den kopartmak istiyor.
Bu dış tezgâhın içeride siyasi figüranları yok değil. Yanı sıra gazeteci görünümlü kimi kullanışlı aparatların da bu amaca hizmet için nasıl bir oyun planı içinde hareket ettikleri de görülüyor.
Bu durum can sıkıcı elbette.
MHP lideri Bahçeli’nin münhasıran bu konuya odaklanan açıklamaları, Sinan Ateş cinayeti üzerinden partisine yönelik sistematik suçlamaların yoğunlaştığı bir döneme denk düşünce kırgınlıklar ve kırılganlıklar olduğu biçiminde yorumlandı. AK Parti’nin içinde MHP’den rahatsız bir kanadın olduğunu söylemesi haliyle bu yorumların neşvünema bulmasını sağladı.
Bu açıklamaların Cumhurbaşkanımızın CHP ziyaretine ve aynı gün Ayşe Ateş’i çocuklarıyla birlikte kabulüne denk düşmesi ise bu tür yorumların mecrasını tamamen değiştirdi.
Bahçeli’nin CHP ile yakınlaşılmasından ve Ayşe Ateş kabulünden son derece rahatsız olduğu biçimindeki yorumlar ayyuka çıktı.
Bahçeli’nin CHP’nin başını çektiği blokla Türkiye’nin hayrına görülen bir yeni ittifak arayışının önünde MHP engel olarak görülüyorsa “Çekilebiliriz!” mesajı, pusuda bekleyen o figüranlar tarafından çarpıtılarak tedavüle sokuldu.
Ortada bir kırgınlık olmadığını söylemek elbette yalan olur.
Bahçeli’nin sözlerinin satır araları fazlasıyla bu kırgınlığı gösteriyor.
Bahçeli’nin kırgınlığı Cumhurbaşkanımıza yönelik değil, kurumsal olarak AK Parti yönetimine de yönelik değil.
Zira Bahçeli her koşulda Cumhurbaşkanımızın yanında olduğunu ve onu desteklemeye devam edeceğini altını çizerek belirtti.
Cumhurbaşkanımızın görüşmelerinden de zinhar rahatsızlık duymadığını vurguladı.
Peki, kime yönelik bu kırgınlık?
AK Parti içinde MHP ile ittifakın AK Parti’ye zarar verdiğine inanan bazı isimlere yönelik.
Doğrusu o “gayrı memnun” dediği veya “suyu bulandıranlar” olarak suçladıkları kimlerdir bilmiyorum ama başta Cumhurbaşkanımız olarak parti yönetimimizin Cumhur İttifakı’nın sürdürülmesi gerektiğine dair iradelerinin şeksiz-şüphesiz olduğunu biliyorum. Nitekim parti sözcümüz bunu netlikle ortaya koydu.
AK Parti büyük bir parti. Her kesimden insanı içinde barındıran bir parti. Dolayısıyla seçim sonuçlarını analiz ederken kimilerinin MHP ile aynileşme görüntüsü vermenin AK Parti’ye kaybettirdiğini bir fikir olarak söylemesinden daha doğal bir şey olamaz. Parti içi istişarelerde bütün bu konular açıklıkla konuşulabilir. Eminim ki MHP içinde de AK Parti ile ittifakın veya Cumhurbaşkanı’nı şartsız desteklemenin MHP’ye kaybettirdiğine inananlar ve bunu parti içi platformlarda dile getirenler vardır. Önemli olan lider ve parti yönetimi düzeyinde yapılan açıklamalardır. Karar ve idare katında olmayan kimi AK Partililerin veya AK Parti’ye yakınlıklarıyla bilinen kimi gazetecilerin söylemlerine bakarak yorum yapmaktan kaçınmak, onların tuzağını bozmak adına çok daha doğru olacaktır kanaatindeyim.
MHP’nin bilge lideri Bahçeli’nin Türkiye için gerekliyse ve biz bariyer olarak görülüyorsak “çekilebiliriz!” mesajı, Cumhurbaşkanımıza veya AK Parti’mize bir rest değil, MHP adına gösterilecek bir siyasi fedakârlık örneğidir.
Bu sözlerin bir rest olarak okunması ne kadar yanlışsa partimiz adına Ömer Çelik’in “Cumhur İttifakı ile devam!” açıklamasının da bir geri çekilme veya boyun eğme olarak yorumlanması bir o kadar yanlıştır.
Bu tür fitneci okumalar karşısında duyarlı olmak gerekir.
Herkes bilsin ki ne Sn. Bahçeli her şartta desteklediğini söylediği Cumhur-başkanımıza rest çekecek bir liderdir ne de Cumhurbaşkanımız kimsenin restine boyun eğecek bir liderdir.
Bence ortada bir sorun yok.
Onun bunun dediklerine takılmaya da hiç gerek yok.
Bu sorun bu boyutuyla ve bu tarz bir üslupla konuşuldukça fitneye sebebiyet vermekten öte bir sonuç doğurmaz.
Cumhur İttifakı’nda ne bir kırılganlık ne de bir küslük vardır.
Farklı mülahazaların olması, demokratik siyasetin bir gereğidir.
MHP’yi AK Parti’den veya AK Parti’yi MHP’den kopartmaya çalışıp karşı karşıya getirmeye çalışmak ne kadar yanlışsa MHP’nin AK Parti olduğu veya AK Parti’nin de MHP olduğu algısı oluşturacak söz ve davranışlar da o kadar yanlıştır.
MHP AK Parti değildir, AK Parti MHP değildir. Her iki parti her konuda birbirinin tıpkısının aynısı olan partiler değildir. Ne MHP AK Parti’nin stepnesidir ne de AK Parti MHP’nin stepnesi. MHP AK Parti’ye dönüşürse varlık nedenini ve fonksiyonunu kaybeder. AK Parti de MHP’ye dönüşürse. Bu farklılık, güç birliğini asıl anlamlı kılan bir farklılıktır. Türkiye’yi bir bütün olarak tutma konusunda bu siyasi farklılığın muhafazası önemlidir. Bir başka deyişle, devletimizin bekası, milletimizin birliği ve ülkemizin milli meselelerinde inançla ortaklaşan iki partinin ittifak ilişkisi her anlamda ve alanda çok önemli ve gereklidir.
Cumhurbaşkanımızın konumu doğru okunmalıdır.
Cumhurbaşkanımız sadece kendisine oy verenlerin cumhurbaşkanı değildir. Yalnızca AK Parti’mizin lideri de değildir. Cumhurbaşkanımız herkesin cumhurbaşkanıdır ve herkesle görüşür. Cumhurbaşkanı sıfatıyla herkesle görüşmesi siyasi-partici aidiyetlerin ve mülahazaların ötesinde değerlendirilmesi gereken bir konudur. Unutulmasın ki Türkiye bir parti devleti değildir. Cumhurbaşkanlığı makamı da devleti ve milleti bir bütün olarak temsil etme makamıdır.
O yüzden Erdoğan’ın hem partimizin Genel Başkanı hem Cumhurbaşkanı olarak siyasette yaşanan gerilimleri dindirmeye çalışması, ülkeye zarar verecek kutuplaştırıcı ve çatıştırıcı bir siyasetin önüne geçmek istemesi, siyaseti demokratik diyaloğa ve müzakereye açık bir zemine oturtmaya öncülük etmesi konumu gereği yapması gereken işlerin başında geliyor.
Bu ülkede yaşayan herkesin cumhurbaşkanı olmasının pratikte gösterilmesi devlete aidiyet ve güven bağını perçinleyeceği gibi milletin birliğini bozmaya çalışanların oyunlarına da galebe çalacaktır.
Bundan Sn. Bahçeli’nin rahatsızlık duyacağını söylemek bühtan olur.
Sözü şu şekilde hitama erdirelim:
Cumhurbaşkanımızın yeni dönemde demokratik diyaloga ve iş birliğine önem veren siyaseti hem partimiz hem ülkemiz adına çok yararlı ve gerekli bir adımdır.
Ne ilkelerden taviz söz konusudur ne de Cumhur İttifakı dışında bir başka arayış söz konusudur.
Türkiye’nin milli meselelerinde herkesle ortaklaşmaya çalışmak ve iç meselelerde de müzakere kanallarının açılmasını sağlamak demokratik siyaseti olgunlaştıracağı gibi toplumsal barışımızın tesisinde de önemli bir hareket tarzıdır.
Cumhur İttifakı’nda hiçbir sorun yok. Yola devam.
Sorun olsun ve İttifak dağılsın diye pusuda bekleyenlere koz verecek söz ve davranışlardan herkes kaçınmalı.